Kararı Veren Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi Mahkemesi :Ağır Ceza Sayısı : 172-176
Kasten öldürme suçundan sanık … ‘ın TCK’nın 81/1, 29, 53/1, 58, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, müsadereye ve mahsuba ilişkin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen ve karar tarihi itibarıyla ceza miktarı yönünden resen temyize tabi olan 04.12.2014 tarihli ve 312-237 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılanlar vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.03.2018 tarih ve 4172-1285 sayı ile; ” … 1- Dosya içerisinde bulunan kamera görüntülerinin heyetçe incelenmesi sonucu, sanığın maktulle yaşadığı tartışma sonucu bindiği araçtan tekrar inerek maktulün yanına doğru hızla gelerek yakın mesafeden maktulün bacaklarına doğru ateş ettiği, maktulü yaraladıktan sonra eylemine son verip olay yerinden ayrılması karşısında, sanığın dış dünyaya yansıyan kastının öldürmeye yönelik olmadığının anlaşıldığı eylemi nedeniyle, kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan 5237 sayılı TCK’nın 87/4. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca üst hadden ceza verilmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken, sanık hakkında eylemin hukuki nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten öldürme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması, … 3) 24.11.2015 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin iptal edilen bölümleri yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,” nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
TCK’nın 53. maddesi yönünden bozma nedenine uyan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi ise 15.05.2018 tarih ve 172-176 sayı ile; ” … Her ne kadar sanık öldürme kastıyla hareket etmediğini savunmuş ise de; meydana gelen sonuçtan hareket edildiğinde sanığın eylemlerinden iki tanesinin ayrı ayrı tek başlarına ölüm sonucunu doğurabilecek mahiyette oluşu, maktulü bacaklarından vurarak yaraladıktan sonra kafasına beyin kanamasına ve beyin doku harabiyetine neden olacak şiddette darbeler uygulamış olması karşısında sanığın eylemini maktul ile aralarında başlayan tartışma sırasında maktulün kendisine yönelik küfür ve hakaretlerde bulunmasının oluşturduğu hiddetin etkisi altında öldürme kastı ile gerçekleştirdiği hususunda Mahkememizce tam bir vicdani kanıya ulaşıldığından, sanık hakkında kasten öldürme suçundan dolayı verilmiş olan önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçeyle suç niteliğine ilişkin (1) sayılı bozma nedenine direnerek önceki hüküm gibi sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 305. maddesi uyarınca resen temyize tabi olan bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.04.2019 tarihli ve 94083 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.06.2019 tarih ve 1983-3274 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar … ve … hakkında kasten öldürme suçuna yardımdan verilen beraat kararları Özel Dairece onanmak; sanık … hakkında 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan verilen mahkûmiyet kararı ile sanık … hakkında kasten öldürme suçuna yardım, sanık … hakkında suçluyu kayırma suçundan verilen beraat kararları ise bu hükümlere yönelik temyiz taleplerinin Özel Dairece reddedilmesi suretiyle kesinleşmiş olup inceleme direnmenin kapsamına göre sanık … hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suç niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından; 02.07.2014 tarihli polis fezlekesi ve eklerinde; 01.06.2014 tarihinde saat 17.00 sıralarında Polis Haber Merkezine yapılan ihbarda, İstanbul ili, Gaziosmanpaşa ilçesi, Karadeniz Mahallesi, Merkez Camisi önündeki çay ocağında bir kişinin ateşli silahla yaralandığının bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiği, mağdurun ticari bir araçla hastaneye kaldırıldığının öğrenildiği, olay yerinde 2 adet 9 mm çapında boş kovan bulunarak muhafaza altına alındığının belirtildiği, 06.06.2014 tarihli ölü muayene tutanağı ile 08.08.2014 tarihli otopsi raporunda; 01.06.2014 tarihinde yaralanarak Özel Avcılar Hastanesine kaldırılan maktulün 06.06.2014 tarihinde saat 00.20’de hayatını kaybettiğinin bildirilmesi üzerine yapılan otopsi işleminde, 175 cm boyunda, 76 kg ağırlığında, 60-65 yaşlarında olduğu görülen maktulün cesedinde 2 adet ateşli silah mermi çekirdeği yarası tespit edildiği, sağ uyluktaki ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasının cilt, cilt altı dokuyu katedip femoral arter ve ven distalde 1/3 tam kat yaralanmaya neden olması nedeniyle tek başına ölüm meydana getirir nitelikte olduğu, sol uyluktaki yaralanmanın ise cilt, cilt altı kas dokusu seyirli olup büyük damar yaralanmasına neden olmaması sebebiyle müstakilen ölüm meydana getirir nitelikte olmadığı, maktulün başında sağ pariatelde 2×0,3 cm ebadında 3 adet, bu yaraların iç yanında 1,7×0,2 cm ebadında 1 adet, arkasında 1,9×0,4 cm ebadında kenarları düzensiz kurutlu yırtık bulunduğu, kafa kubbe ve kaide kemiklerinin sağlam olduğu, beyin ve beyinciğin ileri derecede yumuşamış, şeklini yitirmiş olduğu, sol temporalde kontüzyon bulunduğu, sonuç olarak kişinin künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti ile ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı büyük damar yırtılmasından gelişen iç ve dış kanama sonucu hayatını kaybettiği tespitlerine yer verildiği, Sanık … hakkında 02.06.2014 tarihinde Avcılar Murat Kölük Devlet Hastanesince düzenlenen adli raporda; sanığın vücudunda herhangi bir darp cebir izine rastlanılmadığının belirtildiği, 02.06.2014 tarihli CD izleme tutanağında; araçtan inen sanığın parmağını sallayarak maktule bir şeyler söyleyip araca bindiği, daha sonra araçtan aldığı tabanca ile araçtan inip maktule 3 el ateş ettiği, aldığı yaraların tesiri ile maktulün yere düştüğü, sanığın yerdeki maktulün başına tabancanın kabzasıyla vurarak tekrar araca bindiği, aracın hızla olay yerinden uzaklaştığının ifade edildiği, 02.06.2014 tarihli yakalama tutanağında; sanık … ile haklarında verilen beraat hükümleri kesinleşen sanıklar … ve … ’ın tanık … ’a ait … , Karakurt Apartmanının zemin katındaki dairede sabah saat 05.20 sıralarında Cumhuriyet savcısından alınan izinle yapılan arama sonucu yakalandıkları, sanık … ’ın yastığının altında suçta kullandığı, namlusuna mermi sürülmüş, şarjöründe ise 7 adet mermi olan tabancanın bulunarak muhafaza altına alındığı, sanık … ’ın üzerinden Bilgin Kılınçarslan adına düzenlenmiş sahte sürücü belgesi elde edildiği tespitlerine yer verildiği, 10.06.2014 tarihli ekspertiz raporunda; sanıktan elde edilen 74171 seri numaralı silahın 9 mm çaplı Parabellum tipi fişek kullanan, yarı otomatik bir tabanca olduğu, herhangi bir mekanik arızasının bulunmadığı, tabanca ve 8 adet merminin 6136 sayılı Kanun’a göre yasak nitelikte oldukları, olay yerinde bulunan ve incelenmek üzere gönderilen 2 adet boş kovanın incelemeye konu silahtan atıldığının ifade edildiği, Sanık … ’a ait adli sicil kaydı ile bu kayda ilişkin Mahkeme kararından, sanığın 14.04.2005 tarihinde tabanca ile 6 el ateş ederek … isimli şahsı batın ve uyluk bölgelerinden yaraladığı, bu suçtan yargılandığı Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesince 09.06.2011 tarih ve 281-193 sayı ile sanığın kasten öldürme suçuna teşebbüsten lehine hükümler içerdiği kabul edilen 5237 sayılı TCK’nın 81/1, 35/2, 62 ve 53/1. maddesi uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği, bu hükme yönelik sanık müdafisinin temyiz talebinin yasal süresinden sonra yapıldığı gerekçesiyle Özel Dairece reddedilmesi ile hükmün 17.06.2011 kesinleştiği, Anlaşılmaktadır.
Katılan … aşamalarda benzer şekilde; maktulün eşi olduğunu, maktulü öldüren kişi veya kişilerden şikâyetçi olduğunu, Katılanlar … ve … aşamalarda benzer şekilde; maktulün babaları olduğunu, olayı görmediklerini, babalarını öldüren şahıs veya şahıslardan şikâyetçi olduklarını, Tanık … Kollukta; maktulün kayınpederi olduğunu, olaya ilişkin güvenlik kamerası görüntülerini izlediğini, araçtan inerek maktule ateş eden şahsın sanık … olduğunu ve … isimli şahsın evinde saklandığını, Tanık … ; sanığın yakalandığı evin sahibi olduğunu, evde … ’la birlikte kaldıklarını, olay gecesi eve geldiğinide … ’ın, sanığın da aralarında bulunduğu arkadaşlarını gece misafir edeceğini söylediğini, şahısları tanımadığını, sabaha karşı polisler gelip evde arama yapınca sanık … ’ın yastığının altından tabanca çıktığını, Hakkında verilen beraat hükmü kesinleşen inceleme dışı sanık … Kollukta; oto döşemecisi olarak çalıştığını, patronu olan sanık … ile … ’in olay akşamı saat 19.00 sırlarında ikamet ettiği bekâr evine geldiklerini, saat 02.30’a kadar oturup konuştuklarını, geç olduğunu söyleyerek kendilerini misafir ettiğini, olaydan haberinin olmadığını, karakola getirilince olanları öğrendiğini, Hakkında verilen beraat hükmü kesinleşen inceleme dışı sanık … Kollukta; sanığın kayınbiraderi olduğunu, olay günü sanığın iş yerine hırsız girdiğini, şikâyette bulunmak üzere … ’i de yanlarına alarak karakola gitmek için araçla yola çıktıklarını, yol üzerinde maktul … ’ü gördüklerini, sanığın araçtan inerek maktule kendisiyle konuşmak istediğini söyediğini, maktulün ise “Defol lan buradan” demesi üzerine sanıkla maktul arasında tartışma çıktığını, Ersin’le beraber sanığa “Bin arabaya gidelim” dediklerini, sanığın arabaya bindiğini, maktulün ise bağırarak “Senin iş yerine haczi ben gönderdim, daha sizin karılarınızı da alacağım, … mına koyduklarım” diyerek küfredip üzerlerine doğru yürüdüğünü, sanığın sinirlenerek arabadan indiğini, sanığın maktule ateş ettiğini görmediğini, silah sesi işittiğini, daha sonra sanığın yeniden araca bindiğini, olay yerinden araçla uzaklaştıklarını, Savcılıkta; maktulün sanığa hakaret etmesinden sonra sanığın aniden maktule ateş ettiğini ve maktule vurduğunu, “Eyvah, ne yaptın Nedim Abi” dediğini, olaya karışmadığını, Mahkemede; sanığın yere 3 el ateş ettiğini, düşen maktulün hakaretlerine devam etmesi üzerine sanığın, tabanca ile maktule vurduğunu, Hakkında verilen beraat hükmü kesinleşen inceleme dışı sanık … Kollukta; sanıkla arkadaş olduklarını, olay günü kendisini telefonla arayan sanığın iş yerine hırsız girdiğini söylemesi üzerine, sanığın iş yerine gittiğini, kendisinin kullandığı araca … ’i de alarak sanıkla beraber durumu polise bildirmek için yola çıktıklarını, Merkez Camisinin önünde maktulü görünce sanığın isteği üzerine aracı durdurduğunu, araçtan inen sanığın maktule “Yaptığınız ayıp değil mi” diye bağırdığını, maktulün ise sanığa “Defolun gidin lan, iş yerine haczi ben gönderdim, daha sizin karılarınızı da alacağım, … mına koyduğumun çocukları” diye cevap verdiğini, sanığın tornavida aradığı sırada araca bindiğini, ateş edilme anını görmediğini, sadece silah sesi işittiğini, olayı planlamadıklarını, Savcılıkta; sanığın aracın torpido gözünden aldığı tabanca ile 2-3 kez ateş ettiğini, sanığın maktulün başına tabancanın kabzasıyla vurduğunu görmediğini, Mahkemede; tabancayı torpido gözünden alan sanığın yere doğru ateş ettiğini, maktulün yere yığıldığını, ancak sanığa hakaret etmeyi de sürdürdüğünü, sanığın bunun üzerine maktulün başına tabanca ile vurduğunu, İfade etmişlerdir.
Sanık … müdafisi huzurunda Kollukta; oto döşemecisi olarak çalıştığını, sahte evrak oluşturan … ’ün, olaydan iki gün önce iş yerine icra emri gönderdiğini, bu uyuşmazlığa ilişkin davanın hâlen sürmekte olduğunu, olay günü iş yerinde hırsızlık meydana geldiğini, iş yerinde bulunan ve yaklaşık değeri 200.000 TL olan malzemesini çevreden öğrendiğine göre maktulün oğulları Barış ve Savaş’ın çaldığını, arkadaşı … ve kayınbiraderi … ile birlikte saat 17.00 sıralarında polis merkezine olayla ilgili olarak şikâyette bulunmak için araçla giderlerken Merkez Camisi önünde maktulü gördüğünü, araçtan inip maktule “Bu yaptığınız ayıp değil mi, bunun hesabını Devlete vereceksiniz” dediğini ve araca bindiğini, maktulün ise “Senin iş yerine haczi ben gönderdim, daha sizin karılarınızı alacağım, … .mına koyduğumun çocukları” diye küfredip kendilerine doğru yürümesi üzerine sinirlenerek araçtan indiğini korkutmak maksadıyla yere doğru ateş ettiğini, ancak mermilerin maktulün ayağına isabet ettiğini maktulle tesadüfen karşılaştıklarını, olayı planlamadığını, Savcılıkta, tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde ve Mahkemede benzer şekilde; maktulü yolda görünce aracı durdurup konuşmak için yanına gittiğini, maktule “Yaptıklarının şerefsizlik olduğunu, başkaları adına düzenlenen senetleri takibe koyduklarını, senetlerin kendilerine ait olduğunu, uyduruk haciz işlemi yaptırdığını, şimdi de iş yerini soydurduğunu, bu kahpeliği dahi yaptığını, bunun hesabını soracağını” söylediğini, araca döneceği sırada maktulün elindeki çay bardağını kendisine doğru uzatıp “Haczi ben gönderdim, sizin karılarınızı da alacağım” demesiyle sinirlenip araçtan aldığı ruhsatsız tabancası ile korkutmak amacıyla, maktulün yönüne doğru yere ateş ettiğini ve hiddetinden maktulün başına silahın kabzasıyla vurduktan sonra olay yerinden uzaklaştığını, maktulü öldürme niyetinin bulunmadığını, korkutmak için yere ateş ettiğini, araca binince … ve … ’e “Adam şeker hastası bir de ölmesin” dediğini, pişman olduğunu, Savunmuştur.
5237 sayılı TCK’nın “ Kasten Öldürme” başlığı altında düzenlenen 81. maddesi; “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” hükmünü içermektedir.
“Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin 4. fıkrası ise suç ve karar tarihindeki hâli ile; “ Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”, şeklinde iken 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle, bu fıkrada yer alan “onaltı” ibaresi “onsekiz” şeklinde değiştirilmiş, TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrası “ Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Konuya ilişkin TCK’nın 87. maddesinin gerekçesinde ise; “Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, ‘Genel Hükümler Kitabı’nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir” açıklamasına yer verilmiştir.
765 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terk edilmiş olmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161.).
765 sayılı TCK’daki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCK’da haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın “Netice sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi; “(1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklindedir.
Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi hâlinde, sorumlu tutulabilmesi için netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle b ile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.
Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel saldırı suçunda mağdurun bitkisel hayata girmesi, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 5. Bası, İstanbul 2015, s. 286 vd; Mehmet Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, Turhan Kitabevi, Ankara 2009, c 3, s. 2484 vd.).
5237 sayılı TCK’nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen TCK’nın 87. maddenin 4. fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama eylemi TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası veya 1. fıkrası ile birlikte 3. fıkrası kapsamında bulunur ve bunun sonucunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak şartıyla fa ile belirtilen cezaların verileceği öngörülmektedir.
Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesine ilişkin TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması için; a- Failin yaralama kastı ile hareket etmesi, b- Mağdurun TCK’nın 86. maddesinin birinci maddesi kapsamında yaralanmış olması veya 86. maddenin birinci fıkrası kapsamındaki yaralama fiilinin üçüncü fıkra da ihlal edilmek suretiyle gerçekleştirilmesi, c- Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi, d- Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması, Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de, ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.
Madde metnine göre fa ile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK’nın 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O hâlde, mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Anılan maddenin 2. fıkrasında karşılığını bulan basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda 87. maddenin 4. fıkrası uygulanamayacaktır.
Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.
Diğer yandan, 5237 sayılı TCK’nun “ Kasten öldürme” başlığı altında 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin 4. fıkrasına düzenlenen yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Suçun vasıflandırılması için failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğu büyük önem taşımaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Sanık … ile maktul … arasında ticari ilişki bulunduğu, maktulün sanık hakkında icra takibi yaptığı, olaydan iki gün önce sanığın iş yerindeki kimi eşyanın haczedildiği, olay günü iş yerinde yaşanan hırsızlıktan maktulün oğullarını sorumlu tutan sanığın, kayınbiraderi … ile birlikte, arkadaşı … ’in kullandığı araçla seyir hâlinde iken, Gaziosmanpaşa ilçesi, Karadeniz Mahallesinde bulunan Merkez Camisinin önündeki çay ocağında maktulü görerek aracı durdurduğu, araçtan inen sanığın maktulle tartışmaya başladığı, yanında bulunan şahısların telkinleriyle araca binen sanığın, maktulün kendisine hakaret ettiğini duyması üzerine yeniden araçtan inerek maktule doğru 3 el ateş ettiği, her iki bacağından yaralanarak yere düşen maktulün başına tabancanın kabzası ile vuran sanığın geldiği araca binerek olay yerinden uzaklaştığı, yaralı olarak kaldırıldığı Özel Avcılar Hastanesinde olaydan 5 gün sonra 06.06.2014 tarihinde künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti ile ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı büyük damar yırtılmasından gelişen iç ve dış kanama sonucu maktul … ’ün hayatını kaybettiği, olaydan yaklaşık 12 saat sonra saklandığı dairede yakalanan sanık … ’ın yastığının altında suçta kullandığı, namlusuna mermi sürülmüş, şarjöründe ise 7 adet mermi olan tabancanın bulunduğu anlaşılan olayda; sanığın, haksız nedenlerle hakkında icra takibi yaptığını düşündüğü maktul ile Mahkemeye de yansıyan derin hukuki ihtilaflarının bulunması, olay günü iş yerinde gerçekleşen hırsızlık nedeniyle büyük mali kayba uğradığını ileri süren sanığın bu olaydan maktulün oğullarını sorumlu tutması, arkadaşı … ’in kullandığı araca kayınbiraderi … ’ı da alarak maktulü aramaya başlaması, Cami önündeki çay bahçesinde gördüğü maktulle sert tartışmaya girmesi, maktulün kendisine hakaret etmesi üzerine araçta bulundurduğu ruhsatsız tabancasını alarak yakın mesafeden maktule doğru 3 el ateş etmiş olması, bu atışlardan sağ uyluğa isabet eden mermi çekirdeğinin cilt, cilt altı dokuyu katedip femoral arter ve ven distalde yaralanmaya neden olması ve tek başına ölüm meydana getirir nitelik taşıması, bununla yetinmeyen sanığın, aldığı yaraların tesiri ile yere düşen savunmasız durumdaki maktulün başına tabancanın kabzası ile de bir kez şiddetle vurarak maktulün, beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti geçirmesine neden oluşu, maktulün hem ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı büyük damar yırtılmasından gelişen iç ve dış kanama, hem de beyin kanaması ve beyin dokusu harabiyeti nedeniyle hayatını kaybetmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu, sanığın olay öncesi, olay esnası ve sonrasındaki davranışları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; kasten öldürme suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla sanığın eylemini kasten öldürme olarak nitelendiren ve diğer yönleri usul ve yasaya uygun Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; “Sanıkla maktul arasındaki hukuki ihtilafın husumet boyutunda olmaması, ani gelişen olay sırasında sanığın yakın mesafeden maktulün bacak bölgesini hedefleyerek her 3 atışını da yukarıdan aşağıya seyredecek şekilde yapmış olması, sanığın atışlarına devam etmesine engel bir neden bulunmamasına karşın maktulün bacak bölgesini hedeflediği atışlarından sonra çalışır durumdaki tabancasında, atışa hazır 8 mermisi daha bulunmasına karşın, yaralı ve savunmasız durumdaki maktule yönelik silahla tekrar ateş etme eylemine kendiliğinden son vermiş olması, maktulün süren hakaretlerinin verdiği hiddetle bir kez de tabancanın kabzası ile maktulün başına vurduktan sonra olay yerini terk etmiş olması, başa tabancanın kabzası ile vurma eyleminin maktulün kafa kemiklerinde herhangi bir kemik kırığına yol açacak şiddette olmayışı hususları birlikte göz önüne alınıp sanığın olay öncesi, olay esnası ve sonrasındaki davranışları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; sanığın öldürme kastıyla değil yaralama kastıyla hareket ettiği, yaralama eylemiyle maktulün ölümü arasında illiyet bağı bulunması karşısında sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.” düşüncesiyle, Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 1- İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.05.2018 tarihli ve 172-176 sayılı, sanığa atılı suçun kasten öldürme suçunu oluşturduğuna ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA, diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 30.06.2020 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 07.07.2020 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.”